Meditasyonun ne olduğuna dair bir yazı yazmadan önce şuna karar vermek gerekiyor: “Bana göre meditasyon budur,” önermesini mi kabul edeceğiz yoksa “Meditasyon budur” önermesini mi inceleyeceğiz? Soru objektif, nesnel bir soru olduğuna göre (meditasyon nedir?), öznel olmadığına göre (meditasyon size göre nedir?) o zaman sorgulamanın da nesnel, objektif temelli olması gerekiyor.

İlk olarak meditasyon kelimesi tam olarak meditasyon uygulamasını karşılıyor mu diye bakmak lazım. Elbette buna bakmak için de neye meditasyon dediğimiz üzerinde fikir birliğine varmamız gerekiyor. İşte zor olan konu da burası zaten. Derin düşünmekten, imgelemeye, bedeni farketmeye çalışmaktan nefesi izlemeye, müzik dinlemekten hayal gücünün serbestçe çalışmasına kadar her şey meditasyon olarak adlandırılıyor. Meditasyon kelimesi Latince “meditatio” kelimesinden gelir ve fiil hali olan “meditari”, “düşünmek, tefekkür etmek, değerlendirmek” gibi anlamlar taşımaktadır. Bildiğiniz üzere ünlü filozof imparator Marcus Aurelius’un yazıları “meditasyonlar” olarak adlandırılır. Bu anlamda meditasyona belki, “olguların gerçek doğasını, Hakikat’i kavramak, bilgeleşmek üzere derin düşünmek ya da derinleşmek,” diyebiliriz.

Bu durumda elimizde meditasyon için en azından bir tane kesin tanım var: “gerçeğin doğasına ulaşmak için odaklanmak, derinleşmek, düşünmek.” Buradaki düşünmek fiili bizim günlük yaşamdan bildiğimiz düşünmek eyleminden biraz daha farklı bir eylemdir. Örneğin geçmiş zamanların büyük Anadolu, İyon bilgeleri, Gizem adı verilen ve Taocuların Tao’suna ya da Budacıların Nirvana’sına çok benzeyen bir Hakikati kavramak üzere erginlenirlerdi. Bu erginlenmenin sonunda temel bilgilenme yöntemleri, “gündüz vakti gözlerini boşluğa daldırarak durmak”tı. Peki bu dalma, bir trans, dalınç mıydı? Hayır. Bunun böyle olmadığını hem bilgelerin kendi tanımlarından hem de uygulamalarından anlıyoruz. Bu temel uygulama, ki bu uygulamayı meditasyon diye tanımlamak istiyorum, Bilgi’ye (Sophia’ya) dost olmak (Philo) ya da bilgiye ulaşmak için yapılıyordu. Bu bilgiye ulaşmayı ya da onun dostu olmayı başaran insana filozof (phylosophos) deniyordu. Peki bu bilgi ne idi? Bu bilgi gerçekte olduğumuz şeyin bilgisi idi. Şu temel aksiyoma dayalıydı: γνῶθι σεαυτόν (gnōthi seauton) ; yani “Kendini tanı/bil”. Burada kendi ile ifade edilen şey kültürel ya da dünyevi kimliğimiz değildir, burada tanıyacağımız kendimiz (gnothi/gnossis) Hakikat’in temel bilgisidir. Bu anlamda Taocu aydınlanma yolunun iddiası ile aynıdır. Taoculara göre BEN için kullanılan bir kaç terim vardır. Bunlardan ilki Shen, diğer ikisi ise Wo ve Ji’dir. Wo ve Ji bizim kalıbımıza, bizi diğerlerinden ayıran şeye, biraz kültürel ve maddi kimliğimize karşılık gelir. Shen ise tanımlaması olanaksız olan BEN’dir. Tanrı’yı tanımlamak ne kadar mümkünse Shen’i tanımlamak da o kadar mümkündür. Shen, Hakikati, Tao’yu anlatır. Bu sebeple de Taocu aydınlanma yolunda, Wo ve Ji daima Wu (yok) terimi ile birlikte kullanılır. Wu wo ya da Wuji. Ben-yok, anlamına gelir. Buradan anlaşılması gereken şey, Taoyu izlemek için kişinin kendini (kimliğini, wo, ji) kaybetmesi, akması, dirençsiz olması, kendini unutması gerektiğidir.

Wo (ego) ya da Ji, yitirilecek (shi), bırakılacak (sang), boşluğa karıştırılacak (xu ya da gu) bir şeyken, Shen (yani gerçek doğamız) onarmamız (xiu), korumamız (bao) ve beslememiz (yang) gereken bir şeydir. Özetle, Wo’nun unutulması, Shen’in anımsanması iyidir.

İşte geçmiş zamanların İyon bilgelerinin gündüz vakti boşluğa dalarak yaptıkları şey budur: egoyu unutmak Gizem’i, gerçek BEN’i, Gnosis’i anımsamak.

Ego’yu ya da gerçek olmayan beni unutmayı özellikle Heraklitus’ta ve Diogenes’te net bir şekilde görürüz. Heraklitus, Ephesos’un (Efes’in) kralı olabilecekken bunu reddetmiş, senatör arkadaşlarıyla zaman geçirmek yerine sokakta çocuklarla misket oynamayı tercih eden bir bilge, aydınlanmış bir varlıktı. “Beklenmeyeni bekleyin yoksa ona asla ulaşamazsınız,” “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz”, “Doğa kendini logos (eğilimler?) ile ifade eder,” gibi paradokslarıyla ünlüdür. Diğer bilge ise pişmiş topraktan bir şarap fıçısının içinde yaşar, yemek ve giyecek için dilenirdi. Kendisine “Niçin soylulara ders vermiyorsun? Eğer biraz çaba sarfedip ders versen karnını çöpten doyurmak zorunda kalmazsın,” diyen bilim insanı arkadaşlarına, “Eğer karnınızı çöpten doyursanız aptallara dert anlatmak zorunda kalmazsınız” demesiyle ünlüdür.

Dolayısıyla Hakikat’e ulaşmak için meditasyonu kullanmanın ön koşulu gösterişsiz ve kalp huzuru içinde yaşamaktır. Hem Batı hem Doğu uygulamaları hem de bilgeleri bize tam olarak bunu göstermektedirler. (Budacı öğretiden bahsederken bu konu biraz daha net anlaşılacaktır.) Bu sebeple meditasyon uygulaması, stresi ortadan kaldırmak için yapılacak bir tür gevşeme egzersizi ya da sağlık kazanmak için yapılacak bir sağlık uygulaması değildir. Bununla birlikte olumlu bir yan etki olarak stresi azaltıp, sağlığı iyi hale getirebilir.

Hindu öğretide meditasyon çoğunlukla “Samadhi”ye atıfta bulunur. Aynı şekilde Budacı öğretide de meditasyon olarak tanımladığımız uygulama, 8 Basamaklı Yüce ya da Soylu yolun 8. Basamağı olan “Samma Sammadhi” ile tanımlanır. Samadhi ya da Sammadi, biraz kusurlu bir şekilde konsantrasyon olarak tercüme edilir. Konsantrasyon yerine bölünmemiş bir dikkatlilik ve farkındalık, ya da yapmakta olduğumuz şeyden ayrılmamak, sürekli olarak şimdiki zamanda olmayı anımsamak diye tanımlayabileceğimiz (elbette kelime değil de anlam çevirisi ile) bu kelime aslında meditasyonu değil meditasyon sonucunda oluşan bir bilinç durumunu tanımlar.

Budacı öğretide, meditasyon diyebileceğimiz uygulama için iki terim kullanılır Bhāvanā ve Bhavanga. Bhāvanā tam olarak “oluşun zemini” diye tanımlanır. Bu tanımla, Taocu simya uygulamalarına yakınlaşır. Taocu Jing, Qi ve Shen, yani 3 hazinemiz, varoluşun bu zeminini anlatmaktadır. Bunlardan Jing, yin-yang ve ikisinin bir araya gelmesinden doğan temel formu, bir tür varoluşsal kök hücreyi tanımlayan 8 temel formu anlatmaktadır. Bu sekiz temel form tüm varoluşun dokusunu örmektedir. Jing elmadan, taşa, bir fikirden herhangi bir soyut kavrama kadar her şey olabilir. Jing, bir potansiyeli anlatırken Qi, bu potansiyelin varlık alanına çıkmış halini anlatır. Shen ise bütün bu olgunun zemini olan tanımsız (çünkü tanımlayacak araçlardan yoksunuz) Hakikati, gerçek beni, Gizem’i, Gnosis’i anlatır.

Hakikati dokuyan 8 bilinç, 2 farklı şekilde bir araya gelir Bunlardan ilkine “Xian Tian” yani yaratılış öncesindeki hal, ikincisine ise “Hou Tian” yani yaratılış sonrasındaki hal diyebiliriz. Yaratılış sonrasındaki hal (Hou Tian) kusurludur. Niçin derseniz, yukarıya Güney’e (haritalardan farklı olarak burada üst taraf güneydir) İki düz çizginin (yang) arasında bir kesik çizgi (yin) ile ifade edilen ATEŞ, aşağıya, Kuzey yönüne ise iki kesik çizgi (yin) arasındaki bir düz çizgi (yang) ile ifade edilen SU’yu yerleştirir.

Xian Tian Bagua
Hou Tian Bagua

Oysa gerçekte, güney yönünde, yani yukarıda, 3 ana düz çizgi (yang) ile ifade edilen GÖK, aşağıda yani Kuzey yönünde ise 3tane kesik çizgi (yin) ile ifade edilen YER konmalıdır. Eğer bu düzenleme yapılıp XIAN TIAN formül oluşturulursa o zaman ATEŞ (sıcak) Doğu’ya, SU (soğuk) Batı’ya yerleştirilecek ve her şey doğal düzeninde işleyecektir.

Peki bu anlattıklarım ne anlama geliyor? Taocu aydınlanma yolunda bu, eğitimle, kültürle, bir bedene sahip olmakla bozulan kusurlu doğamızın (HOU TIAN), Hakiki doğamıza, Taomuza dönüştürülmesi (XIAN TIAN) anlamına gelir. Kabaca, varlığımızda bulunan 5 bilinçten, akciğerlerimizde bulunan ve bizi dürtüsel hazların tatminine zorlayan bilincin SHEN ile bilge zihin ile yönetilerek, karaciğerimizde bulunan bilgelik zihnine dönüştürülmesi gerekir.

Bu 8’li kombinasyonlar Budacı öğretide de 8 Dharma ve 8 dünyevi Dharma olarak bilinir. 8 Dünyevi Dharma (HOU TIAN): kazanç-kayıp, onur/şöhret-gözden düşme, övgü-yergi, mutluluk-mutsuzluktur. Bu 8 dünyevi öğreti ya da uygulama insanın kalbini ele geçirdiğinde onu, Hakiki doğasını, Buda Doğasını görmekten ve uyanıp Nirvana’ya ulaşmaktan alıkoyar. Dolayısıyla 8 dünyevi Dharma’nın 8 Hakiki, Soylu, Tam ve Eksiksiz (Samma) Dharma ile yenilmesi ya da yer değiştirilmesi gerekir. Bunlar sırasıyla: Doğru Anlayış, Doğru Düşünce, Doğru Söz, Doğru Eylem, Doğru Yaşam, Doğru Çaba, Doğru Farkındalık, Doğru Konsantrasyondur (samma sammadi – meditasyon).

Dolayısıyla meditasyon bu çabanın en son adımıdır ve öyle de olmalıdır. İlk 7 adım gerçekleşmeden meditasyonda arzu edilen sonucu almak mümkün değildir.

Peki meditasyonda ne yapılır?

Bunu tek bir cümle ile tanımlayabiliriz: Şimdiki zamanda ikamet etmeye çalışılır. Bu kadar. Geri kalanların hiçbir önemi yoktur. Meditasyon, şimdiki zamanda olmayı başarabilmektir.

"Haydi ama sadece bu kadar olamaz, bir şeyler daha olmalı?"

"Evet, haklısınız:

Meditasyon, bırakmak demektir."

"Neyi?"

"Neyi sorusu dahil tüm soruları."

Ama…

Şttttttt…..

…..

🙂

Sevgi ve dostlukla

Cem Şen