Kader ve özgür irade, formun işlevleri ve sıfatlarıdır. Tek başlarına formu tanımlayamayacakları gibi varlıkları da tıpkı gece ile gündüz gibi birbirlerine bağımlıdır.

Bardağı taşıran şey son damladır. Son damla için, kendinden önceki bütün damlalar çalışır. Bir damla eksik olsa o damla, son damla olamaz. Bir damla eksik ya da fazla olsa bardaktaki su o anda taşamaz. Değişim “kritik kütlenin” (jei lei) oluşumuna bağımlıdır. Kritik kütle oluşmadıkça değişim olamaz. Kritik kütle bütün etkenlerin (kap, su kaynağı, suyun akış hızı…) bir araya gelmelerini gerektirdiği için tek bir hareketten, tek bir karardan ya da etkenlerden yalnızca bir tanesinin öneminden bağımsızdır. Tüm etkenlere eşit önem yükler ve hepsini “yalnızca o şekilde, o zamanda ve o formda” (wo: çerçeve, olmayanı sınırlayıp olan yapan, ego) bir araya getirerek değişimi mümkün kılar.

Olgular biz onların öyle olmalarını istediğimiz için değil o şekilde ve o zamanda bir araya geldikleri ve tıpkı bardağın taşması için önce kritik miktarda dolması gibi, kritik kütlenin oluşmasını takiben gerçekleşirler. Bu oluşum “kendiliğindendir” (tzu jan). Yaptım diyebileceğiniz bir şey yoktur, kritik kütlenin oluşumuna bağımlı olarak olan vardır. Asla yapamazsınız ya da size bir şey yapılamaz. Kritik kütle oluşur (jei lei) ve bir şey (wo), kendiliğinden (tzu jan) gerçekleşir. Olguları sizin yapmanız ya da size bir şey yapılması olanaksızdır ve yalnızca bir sanrıdır.

Olgular kritik kütleyi (jei lei), belki bir ihtiyaca bağlı olarak (ming: göksel eylem, kader) belli bir form (wo: ego ya da fiziksel veya oluşumsal herhangi bir şey) uyarınca bir araya getirirler ve eylemi oluşturan herhangi bir parçanın bilinçli çabasından ya da müdahalesinden bağımsız olarak (wu wei: yapmamak, müdahale etmemek) kendiliğinden (tzu jan) oluşmasını sağlarlar.

Özetle: olan, onu yapanın bilinçli çabasından bağımsız olarak, uygun koşulların bir araya gelmesi sonucunda oluşur. Bu konuda tek başımıza yapabileceğimiz bir şey olmadığı gibi, kimsenin de olan üzerinde yapabileceği bir şey yoktur.

O sebeple eylem kendiliğinden ve doğaldır. Mutluluk, olguları değiştirme çabası ile değil olanı anlayarak gelir.

(3. Aşama eğitim notlarından)